Haber Güncel

Son Konular
Abbas Güçlü Ahmet Tan Alev Coşkun Ali Eralp Ali Sirmen Ali Tartanoğlu Alican Uludağ Altan Öymen Arslan BULUT Ataol Behramoğlu Atilla Kart Aydınlık yazarları Ayşenur Arslan Barış Yarkadaş Bedri Baykam Bekir Coşkun Bilim Teknik Bozkurt Güvenç Burak H. Özdemir Bülent Soylan Can Ataklı Can Dündar Celal Şengör Cengiz Önal Cengiz Özakıncı Cevat Kulaksız Ceyhun Balcı chp Coşkun Özdemir Cumhuriyet yazarları Cüneyt Arcayürek Çiğdem Toker Deniz Kavukçuoğlu Doğan Kuban Dr. M. Galip Baysan Dünya haberleri Ece Temelkuran Eğitim Ekonomi Emin Çölaşan Emine Ülker Tarhan Emre Kongar Erdal Atabek Erdal Atıcı Eren Erdem Ergin Yıldızoğlu Erhan Karaesmen Erol Manisalı Ertuğrul Kazancı Ferhan Şensoy Fırat Kozok Fikret Bila genel Gündüz Akgül Güner Yiğitbaşı Güngör Mengi Güray Öz Gürbüz Evren Hakkı Keskin Hasan Pulur Hayrettin Ökçesiz Hikmet Çetinkaya Hikmet Sami Türk Hulki Cevizoğlu Hüner Tuncer Hüseyin Baş Işık Kansu Işıl Özgentürk İlhan Cihaner İlhan Selçuk İlhan Taşçı İnci Aral İrfan O. Hatipoğlu İsmet İnönü Kemal Baytaş Kemal Kılıçdaroğlu Köşe Yazıları Kurtul Altuğ Kürşat Başar Levent Bulut Levent Kırca Leyla Yıldız lozan Mehmet Ali Güller Mehmet Faraç Mehmet Haberal Mehmet Halil Arık Mehmet Türker Melih Aşık Merdan Yanardağ Meriç Velidedeoğlu Mine Kırıkkanat Miyase İlknur muharrem ince Mustafa Balbay Mustafa Mutlu Mustafa Sönmez Mümtaz Soysal Müyesser Yıldız Necati Doğru Necla Arat Nihat Genç Nilgün Cerrahoğlu Nuray Mert Nusret Ertürk Oktay Akbal Oktay Ekinci Oray Eğin Orhan Birgit Orhan Bursalı Orhan Erinç Ömer Yıldız Özdemir İnce Özgen Acar Özgür Mumcu Öztin Akgüç Rıza Zelyut Rifat Serdaroğlu Ruhat Mengi Sabahattin Önkibar Sağlık Saygı Öztürk Selcan Taşçı Serpil Özkaynak Sevgi Özel Sinan Meydan Siyaset Soner Yalçın Sözcü yazarları Spor Süheyl Batum Şükran Soner Tarım Tarih Tayfun Talipoğlu Tekin Özertem Tülay Hergünlü Tülay Özüerman Tünay Süer Türey köse Türkiye Türkkaya Ataöv Uğur Dündar Uğur Mumcu Utku Çakırözer Ümit Zileli Vatan Yazarları Video Yakup Kepenek Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Öztürk Yazı Dizileri Yener Güneş Yeniçağ yazarları Yılmaz Özdemir Yılmaz Özdil Yurt Yazarları Yüksel Pazarkaya Zeki Tekiner Zeynep Göğüş Zeynep Oral Zulal Kalkandelen

Bayan Öğretmenine “Cahil Karı” dediği için sınıftan, okuldan kovulmuş
Dünyaca tanınmış Profesör Celal Şengör’ü hepimiz biliriz. Onun “Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor”(1) adlı kitabını okuyordum. Kitabın 22 sayfasına geldiğimde, Celal Hoca’nın ilkokul beşinci sınıfta okur iken başına gelen ilginç bir olayı okuyunca ilgimi çekti ve sizinle paylaşmak için buraya almak istedim. Bu olayı kitabında şöyle anlatıyor:
Beşinci sınıftayken sınıf öğretmenim Fahamat Hanım, bir derste Ankara Meydan Savaşı’nda Bayezid’in daha önce geldiğini fakat erkekliğe sığmaz düşüncesiyle Timur’a saldırmadığını anlattı. Ben de “hocam öyle bir şey yok, daha önce gelen Timur’dur”, dedim.  “Sen sus, o öyle değil, dedi. Bizim evde Şerafeddin Ali Yezdi’nin Zafername kitabını eski Türkçe baskısı vardı. Eve gelince ona baktım ve kendi bilgimi teyit ettim. Ertesi gün de okula götürdüm ama ben nereden bileyim hocanın kitabı okuyamayacağını…Ben okuyabildiğim için herkes okuyabilir sanıyordum. Fahamat Hanım, okuyamayınca kitabı alıp attı. Arkamdan da çantamı attırmış. Okul müdürü ertesi gün annemi ve babamı çağırıp “Celal’i okuldan alın, bundan sonrası tatsız olur”         demiş. Böylece Beyazıd İlkokulu’na geçtim. Bu okulda ise jeoloji konuları büyük bir ilgi ve destek olduğunu gördüm…”
Ortaokulda okurken lise son sınıftaki öğrencilerin ödevini yaparmış
Celal Şengör’ün ilkokulda okuduğu Denizler Altında Yirmi Bin Fersah, Tabiat Ana Anlatıyor(2)gibi okuduğu kitaplar onu jeolojiye karşı ilgisini artırır.
Celal Şengör ortaokulda okurken fen bilgisi öğretmeni onun jeolojiye ilgisi olduğunu gözler ve ona şöyle der: “Bak zengin çocuğusun; seni işletmeci, iktisatçı, bilmem ne yapmaya kalkarlar, sakın ha! Sende bu iş için yetenek var, mutlaka jeolog ol!” der.
Celal Şengör orta ikinci sınıfta okurken lise son sınıftaki öğrencilerin ödevini yaptığını kitabında şöyle anlatıyor:

Bayan Öğretmenine “Cahil Karı” dediği için sınıftan, okuldan kovulmuş

“Ben orta ikideyken lise üçe giden Emel Abla vardı. O yıllarda liselerde jeoloji dersi okutuluyordu, Emel Abla da benim bu konuya ilgim olduğunu biliyordu. Bir gün bana “Nuriye Hoca bize ödev verdi, sen yapar mısın?” Diye sordu.
Ortaokulda okurken lise son sınıftaki öğrencilerin ödevini yaparmış
Celal Şengör’ün ilkokulda okuduğu Denizler Altında Yirmi Bin Fersah, Tabiat Ana Anlatıyor gibi okuduğu kitaplar onu jeolojiye karşı ilgisini artırır.
Celal Şengör ortaokulda okurken fen bilgisi öğretmeni onun jeolojiye ilgisi olduğunu gözler ve ona şöyle der: “Bak zengin çocuğusun; seni işletmeci, iktisatçı, bilmem ne yapmaya kalkarlar, sakın ha! Sende bu iş için yetenek var, mutlaka jeolog ol!” der.
Celal Şengör orta ikinci sınıfta okurken lise son sınıftaki öğrencilerin ödevini yaptığını kitabında şöyle anlatıyor:
“Ben orta ikideyken lise üçe giden Emel Abla vardı. O yıllarda liselerde jeoloji dersi okutuluyordu, Emel Abla da benim bu konuya ilgim olduğunu biliyordu. Bir gün bana “Nuriye Hoca bize ödev verdi, sen yapar mısın”? Diye sordu. Yaparım” dedim ve ödevi yapıp verdim. Sonra onun arkadaşları da istediler, onların ödevini de yaptım.
Tabi Nuriye Hanım enayi mi, bakmış hepsi tek elden çıkma. Sıkıştırmış öğrencileri ve onlar da benim yaptığımı söylemişler. Beni öğretmenler odasına çağırdı. Önce “kopya vermek, kopya çekmek kadar ahlaksızlıktır, bir daha yapma”, dedi.
Sonra “senin baban jeolog mu”, diye sordu. Hayır hocam, dedim. “Ailede var mı jeolog” diye sordu, “yok hocam” dedim. “Peki, sen nereden biliyorsun bunları”? diye sordu. Meraklıyım hocam, dedim. “Sen benimle gel o zaman” dedi. Daha sonra Öğretmen Nuriye Hanım, biyoloji laboratuvarının anahtarını Celal Şengör’e verir, Öğrenci Celal Şengör laboratuvarda Nuriye öğretmenin yardımcısı gibidir.

Bayan Öğretmenine “Cahil Karı” dediği için sınıftan, okuldan kovulmuş

Prof. Dr. Celal Şengör kitabının 28. Sayfasında öğretmenlerinin ilgisini takdir edip teşvikleri ile kendisi ilerlerken şunları söylüyor: “Öğretmen bir yetenek avcısı olmalıdır” diyor.
Daha sonra lise üçüncü sınıfta iken, İhsan Ketin diye bir öğretmenle tanışır. Jeoloji öğretmeni olan İhsan Ketin, Celal Şengör’ün jeoloji merakını öğrenince 10 Mayıs 1973 günü ona bir kitap hediye ederken imzalayıp tarihini de yazdığı kitapta İhsan Ketin şunları yazmış: “Kalbi jeoloji ateşiyle tutuşmuş genç meslektaşım Celal Şengör’e başarı dileklerimle”. “Bu kitabı halen evimde saklarım” diyen Prof. Dr. Celal Şengör şöyle diyor: “Düşünebiliyor musun, lisedeki çocuğa diyor “meslektaşım” diye. “Bu inanılmaz bir şey.” Bu gibi teşvik edici davranış ve sözler Celal Şengör’ün ilerlemesinde büyük destek ve teşvik olmuş.
Celal Şengör öğrenim yaşantısını sürdürürken, İhsan Ketin hocası, ondaki eğilimi başarıyı görünce ona şöyle der: “Git tahsilini yap, ben seni asistanım olarak yanıma alacağım”. Gerçekten de yıllar sonra üniversiteyi bitirir, doktorasını yapar ve söylendiği gibi İhsan Ketin’in yanında asistan olur. 
Şimdilerde dünyaca seçkin bir bilim adamı olan Prof. Dr. Celal Şengör, ABD Ulusal Bilimler Akademisi, Rusya Bilimler Akademisi gibi birkaç ülkenin bilimler akademisi üyesi bulunmakta.

Prof. Dr. Celal Şengör kimdir?

Ali Mehmet Celâl Şengör (d. 24 Mart 1955, İstanbul), Türk akademisyen, bilim insanı ve Jeoloji (yer bilimcidir). Yapısal yer bilimi ve tektonik dallarındaki çalışmaları ile tanınır. Şerit kıtaların dağ kuşaklarının yapısına etkisini ortaya koymuş ve Kimmer Kıtası adını verdiği bir şerit kıta keşfetmiştir.
ABD Ulusal Bilimler Akademisi, Amerikan Felsefe Topluluğu, Rus Bilimler Akademisi ve Sırp Bilimler ve Sanatlar Akademisi üyesidir. Mehmet Fuad Köprülü'den sonra Rus Bilimler Akademisi'ne seçilmiş ikinci Türk profesördür. 2010 yılında, Alman Jeoloji Derneği tarafından Gustav Steinmann Madalyası'na layık görülmüştür. Fransa, Birleşik Krallık, Avusturya ve Amerika Birleşik Devletleri'nde misafir öğretim üyesi olarak çalışmalarda bulunan Şengör, 1988 yılında Neuchâtel Üniversitesi Fen Fakültesinden şeref bilim doktoru unvanına sahip oldu. 1990 yılında Avrupa Akademisi'ne kabul edilen Şengör, aynı yıl Avusturya Jeoloji Servisi muhabir üyesi, 1991'de ise Avusturya Jeoloji Derneği şeref üyesi oldu. Yine 1991'de Kültür Bakanlığının Bilgi Çağı Ödülü'nü kazandı. 1992'de İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Genel Jeoloji Ana Bilim dalında profesörlüğe yükseldi. Şengör, 2022 yılında İstanbul Teknik Üniversitesinden emekliye ayrıldı.

Hayatı

24 Mart 1955 tarihinde Rumeli göçmeni bir ailenin çocuğu olarak İstanbul'da doğdu. Babası Mehmet Asım Şengör, annesi Günseli Güler Şengör'dür. Kosova, Makedonya, Preveze ve Yanya'dan göçenlerin soyundan gelmektedir.

Eğitimi

Eğitimine Şişli Terakki Lisesinin ilkokulunda başladı, ancak 5. sınıfta öğretmeni ile tartışması üzerine okuldan atıldı. Daha sonra Bayezid İlkokuluna kaydedildi ve ilkokulu orada tamamladı. İlkokuldan mezun olduktan sonra kimi özel okulların sınavlarına girse de hiçbirini kazanamadı ve Işık Lisesi Ortaokuluna girdi. Ortaokulu Işık'ta bitirdikten sonra 1969'da Robert Kolej'in sınavlarını kazandı. 1973'te mezun oldu. Robert Kolej'i bitirdikten sonra öğrenimine devam etmek üzere ABD'ye gitti.
1972 yılında Houston Üniversitesinde lisans eğitimine başladı. 2 buçuk yıl sonra, 1976'da New York Eyalet Üniversitesi, Albany'ye yatay geçiş yaptı. 1978'de bu üniversitenin jeoloji bölümünden mezun oldu. Aynı üniversitede 1979 yılında (Tr. Çarpışma Alanlarında Kıtasal Bozulmanın Geometri ve Kinematiği: Orta Avrupa ve Doğu Akdeniz'den Örnekler) teziyle yüksek lisans derecesi aldı. 3 yıl sonra (1982) yine aynı kurumda doktora teziyle doktora eğitimini tamamladı.

Bilimsel kariyeri

1981'de Türkiye'ye döndü ve İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi'nin Genel Jeoloji kürsüsünde asistan olarak görev yapmaya başladı. Emekli olana kadar hiç ara vermeden hep İTÜ kadrosunda yer aldı.

1984 yılında Londra Jeoloji Topluluğu'nun Başkanlık Ödülü'nü, 1986'da TÜBİTAK Bilim Ödülü'nü aldı. Aynı yıl İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Genel Jeoloji ana bilim dalında doçent oldu.
1988'de Neuchâtel Üniversitesi Fen Fakültesinden fahri bilim doktoru derecesi aldı. Academia Europaea'ya 1990 yılında kabul edildi ve derneğin ilk Türk üyesi oldu. Aynı yıl Avusturya Jeoloji Servisi muhabir üyesi, 1991 yılında ise Avusturya Jeoloji Derneği fahri üyesi oldu. Yine 1991 yılında Kültür Bakanlığının "bilgi çağı ödülü"nü kazandı.
1992 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Genel Jeoloji ana bilim dalında profesörlüğe terfi etti. 1993 yılında Türkiye Bilimler Akademisinin en genç kurucu üyesi oldu ve akademi konseyine seçildi. Aynı yıl TÜBİTAK Bilim Kurulu üyesi oldu. 1994 yılında Rusya Doğa Bilimleri Akademisi üyeliğine, Fransız ve Amerikan jeoloji dernekleri fahri üyeliğine seçildi. Ayrıca kendisine Fransız Fizik Derneği tarafından Rammal Madalyası verildi.
Şengör 1997 yılında, Fransız Bilimler Akademisi tarafından yerbilimleri dalında büyük ödül (Lutaud Ödülü) ile ödüllendirildi. 1998 Mayıs ayı içerisinde Collège de France'ta misafir profesör olarak bir kürsü hakkı elde etti. Burada "19. yüzyılda tektoniğin gelişmesine Fransız jeologlarının katkısı" konulu bir ders verdi ve 28 Mayıs 1998'de Collège de France'ın madalyasını aldı.
1999'da Londra Jeoloji Topluluğu kendisini Bigsby Madalyası ile ödüllendirdi. 2000 yılının Nisan ayında Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Bilimler Akademisi yabancı üyeliğine seçildi. Bu akademiye üye olarak seçilen ilk Türk bilim insanı oldu. Rusya Bilimler Akademisine Fuad Köprülü'den sonra seçilen ikinci Türk'tür. Ayrıca 2013 yılında Leopoldina Doğa Araştırıcıları Akademisi üyeliğine seçilmiştir.
Celâl Şengör'ün Ekim 2020'de Gelecek Bilimde adlı YouTube kanalıyla yaptığı canlı yayından bir görüntü.
Şengör, yer biliminde özellikle yapısal yerbilim ve tektonik dallarındaki çalışmaları ile ün yapmıştır. 1997-1998 yılları arasında Cumhuriyet Bilim Teknik dergisindeki "Zümrütten Akisler" köşesinde çıkmış olanları Yapı Kredi Yayınları tarafından 1999'da "Zümrütnâme" başlığı altında kitaplaştırılmıştır.
Avrupa’nın çeşitli üniversite ve Akademilerinde kürsü yönetimi, misafir öğretim üyesi, Şengör ayrıca pek çok uluslararası dergide editör, yardımcı editör ve yayın kurulu üyeliği yapmıştır ve yapmaktadır.
Celâl Şengör, 23 Mart 2022 tarihinde İstanbul Teknik Üniversitesi'nde son dersini vererek 24 Mart 2022 tarihinde emekliye ayrılmıştır.
Celal Şengör, ileri düzeyde İngilizce, Fransızca ve Almanca bildiğini söylemekle birlikte; Felemenkçe, İtalyanca, Portekizce, İspanyolca ve Osmanlı Türkçesini okuyabildiğini de söylemiştir.

Şengör'ün yer biliminde yaptığı çalışmalar

Şengör yer biliminde özellikle yapısal yerbilim ve tektonik dallarındaki çalışmaları ile ün yapmıştır. Bu konuda 17 kitap, 395 bilimsel makale, 217 tebliğ özeti, 74 popüler bilim makalesi; tarih ve felsefe ile ilgili popüler 13 kitap ve 500'ü geçen deneme yazısı yayımlamıştır. ResearchGate verilerine göre makaleleri 37,863 kez alıntılanmıştır.
Şengör, 1980 yılında yaklaşık 250-150 milyon yıl öncesi aralarında bir kara parçası keşfetmiş ve bu kara parçasına Kimmer Kıtası adını vermiştir. Bu kıta Avrasya Superterran'ına bağlı olup Alp ile eski Kimmerid dağlarını süper-orojenez ile birleştirip Şengör'ün Tetisid süper orojenez sistemi adını verdiği ve Neo-Tetis ile Paleo-Tetis'i ayıran 150 milyon yıl önce de Paleo-Tetis'i kapatan bir kıta olarak tanımlamıştır.(3)
Sonotlar

(1)Senin Cahilliğin benim Yaşamımı Etkiliyor Masa Kitap 2023 sf. 22

(2) Tabiat Ana Anlatıyor Carl Ewald

(3)https://tr.wikipedia.org/wiki/Cel%C3%A2l_%C5%9Eeng%C3%B6r#cite_note-24
Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com

1 mayıs emeğin ve işçinin bayramı öyle mi gerçekten?
Dünyada ve ülkemizde emeğin ve işçinin bayramı olarak kutlanır 1 Mayıslar.


Ülkemiz açısından baktığımızda;1 Mayıs, gerçekten, emeğin ve işçinin bayramıdır diyebiliyor muyuz, bunu hak ediyor mu ülkemizde yaşayan ve çoğu asgari ücretle çalışan işçi ve emekçilerimiz?


1 Mayıs Emeğin ve İşçinin Bayramı diyorlar, ülkemizde de  öyle mi gerçekten?


Ben kabul etmiyorum ve 1 Mayıs Emeğin ve İşçinin Bayramını buruk kutluyorum.


Gelir dağılımı adil olmayan ülkemizde, emekçi ve işçi düşmanı olan, emekçi ve işçi kardeşlerimizin alın terinin mahsulü milli gelirimizin büyük bölümünü, çok küçük bir azınlığa peşkeş çeken, sermaye ve zengin yanlısı AKP,22 yıldan beri bu ülkede seçim kazanarak tek başına ülkemizi yönetiyor.


Ülkemizdeki, çoğu asgari ücretle çalışarak sefalet içinde yaşayan ve ezilen emekçi ve işçilerimizin toplam  sayısına baktığımızda, emekçi ve işçi tüm insanlarımızın çoğunluğu da, oylarıyla, AKP iktidarına destek olmuşlar ki;AKP,22 yıldır emekçileri ve işçileri sömüren politikasını, ülkemizde tek başına uygulamaya devam ediyor.


Bu nedenle, emekçilere ve işçilere kırgınım ben. 


Sınıf bilincinden yoksun emekçi ve işçilerimizin çoğunluğu, bu bayramı kutlamayı hak etmiyorlar, bindikleri dalı kesiyorlar bana göre.


Bu duygularla, sınıf bilinci gelişmiş ve AKP iktidarına oylarıyla destek olmamış olan, azınlık ve ezilen tüm emekçi ve işçi kardeşlerimin bayramını, en iyi dileklerimle kutluyorum.


30/05/2024

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Hasta Gözlemiyle Kanıtlanan Prostat Hastalığıyla Yüksek Tansiyon Bağıntısı
Hasta gözüyle iyi huylu prostat hastalığı konusunda deneyim ve gözlemlerime dayalı olarak bir makale yazmış ve iyi huylu prostat hastalarının, idrar keselerinde normalin üzerinde idrar kalması halinde,  bunun insan vücuduna, özellikle böbrek ve mesaneye verdiği zararları ve bundan kurtulmanın tek radikal yolunun ameliyat olduğunu,  dilimin döndüğünce izah etmiş ve yaşadıklarımı siz okurlarla paylaşmamın benim için vicdani bir görev olduğunu belirtmiştim. 


Bu yazımızda iyi huylu prostat hastası olarak yaşadığım yüksek tansiyonumu her gün aldığım iki tansiyon ilacına rağmen kontrol altına alamadığım halde, prostat ameliyatı olduktan sonra geçen bir aylık süre zarfında,  aynı tansiyon ilaçlarımla, 15, 16 ve 17 lerde dolaşan ve hatta prostat ameliyatımın anestezi almadan belden aşağı uyuşturularak yapılmasına neden olan yüksek tansiyonumun 12 ve 13 lere düşerek kontrol altına alınabildiğini sizlerle paylaşmayı,  yine vicdani bir görev kabul ederek bu yazıyı yazıyor ve sizlerle paylaşıyorum. 


Evet değerli okurlar. Bir ay öncesine kadar iyi huylu prostat hastasıydım, her gün aldığım prostat ilacına rağmen idrarımı tam boşaltamıyor ve mesanemde çok miktarda idrar kalıyordu. İzmir Bayraklı Şehir Hastanesinin çok değerli üroloji uzmanı Prof. Dr. İbrahim Halil BOZKURT hocamın yaptığı başarılı ameliyat sonucunda,  bir taşla birkaç kuşu birlikte vurdum. Prostat illetinden kurtulduğum gibi,  normal idrar akışı sağlandığı için,  bozulmaya başlayan mesanem ve böbreğim kurtulduğu gibi, mesanede idrar kalmasına bağlı mesaneye ve böbreklere yönelik olumsuzluklar nedeniyle,  iki ilaçla kontrol altına alamadığım yüksek tansiyonum da Allaha şükür normale düştü ve yüksek tansiyonun  uzun vadede damarlarıma ve kalbe vereceği zararların da önüne geçilmiş oldu. 


Bu yazıyı yazmak için ameliyattan sonra bir ayın geçmesini beklememin nedeni, tansiyon ölçümlerime ve  gözlemlerime devam ederek sizleri yanıltmamak, doğru ve  kesin bilgiler vermeyi düşünmemdir. 


Evet, prostat hastalığı ve dolayısıyla mesanede idrar kalması ve bunun olumsuz etkilerine maruz kalan böbreklerle yüksek tansiyonun bağıntısı, benim şahsımda kanıtlanmıştır. Tabi yüksek tansiyonu tetikleyen ve ilaçlarla kontrol altına alınmasını engelleyen veya zorlaştıran başka nedenler de olabilir. Ben hukukçuyum,  doktor değilim, sadece kendi bedenim üzerindeki deneyim ve gözlerime dayanmaktadır benim burada yazdıklarım. 


Benim durumuma uyan binlerce prostat hastasının varlığını düşünerek, yaşadıklarımı paylaşıyorum. 


Ben yüksek tansiyondan dolayı birçok kalp doktoruna gittim,  yaşıma ve erkek oluşuma ve verdikleri ilaçlara rağmen,  tansiyonumu kontrol altına almakta zorlanan kardiyoloji uzmanları,  siz de prostat rahatsızlığı var mı? diye sormadı ve ürolojik bir muayene ve testten geçmemi önermediler. 


Hastalarına bu kontrolü yaptırıp gelmelerini öneren kardiyoloji doktorlarını ayrık tutuyorum tabi. 


Ben buradan,  yaşları altmışın üzerinde olup, aldıkları ağır ilaçlara rağmen tansiyonlarını kontrol altına alamayan erkek arkadaş ve okurlarıma, kardiyoloji uzmanları önermeseler dahi,  mutlaka bir üroloji uzmanına giderek,  esaslı bir şekilde ürolojik muayene olmalarını,  gerekli kan ve  işeme testlerini yaptırmalarını,  mesaneleri doluyken ve hemen sonra işeyerek tekrar ultrasonla mesanelerini kontrol ettirmelerini,  şayet mesanelerinde çok miktarda idrar kalıyorsa, bu prostat sorunlarını ameliyatla gidermelerini,  özellikle tavsiye ediyorum. 


Hepiniz sağlıklı kalınız.

28/04/2024

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Bunlar mı devlet adamı?

Aziz Türk Milleti!

Cumhuriyet Tarihimizin hiçbir anında bu kadar çapsız, cahil, geçmişinden ve özünden kopuk yöneticilerin birarada olduğu bir dönem görmedin!

Sanki Cenab-ı Allah tümünü bir çuvala doldurup, 2002 yılında ülkemizin üzerine dökmüş gibi! Al birini vur ötekine…

Önümüzdeki ilk seçimde, gerçekten Yerli-Milli, Atatürkçü, Çağdaş, 

öz evlatlarına görev verip, bu toptan temizliği yapmak zorundasın.

Bu borç, Atatürk’e-Devletimizi kuran tüm şehitlerimize ve Cumhuriyete olan borcundur. Bunu sen başaracaksın, başarmak zorundasın.

DOĞRU Parti ve kurulmakta olan ittifak ortakları olarak, sen yetki verirsen, neler yapacağımızı açıkça ve mertçe sana anlatacağız. Takdir senindir…

Aziz Türk Milleti, TİP’in Genel Başkanı Erkan Baş’ı bildin di mi?

Hani uzun boyu, bir çuval bıyığı olan, Boşnak Türkü olduğunu iddia eden çocuk! Dedi ki;

“109 yıl önce (1915) kadim Ermeni halkının katliamlarla, sürgünlerle, bu topraklardan sökülüp atılması, en büyük acılardan biridir!”

Ona sadece TİP’in ilk Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar’ın, Fransız düşünür Jean Paul Sarte ile yaptığı görüşmenin zabıtlarını okumasını öneririm. Balkanlarda, 6 Milyon Türk’ün soykırıma uğramasını, ailesinin başına gelenleri bile görmeyen bu çocuk, YALANLARLA Ermeni Devletinin emrinde çalışan bir zavallıdır. Sosyalist Lider M. Ali. Aybar’ın ayakkabısının bağı olamayacak bu kişiyi, senin şaşmayan vicdanına havale ediyorum…

Aziz Türk Milleti, 27 yıldır MHP Genel Başkanı Bahçeli’yi bildin di mi?

Bahçeli, Ferdi Tayfur’un bir şarkısını fonda kullanarak, sözde mesaj verdi?

Dünyanın hiçbir Demokratik ülkesinde böyle saçmalıklar olmaz. 

Bu ilkelliktir, zavallılıktır. 

Dürüst siyasetçi, eğer bir fikri varsa, bir mesaj vermek istiyorsa söyleyeceğini açıkça ve mertçe yapacağı bir basın toplantısı ile duyurur.

Bahçeli, tam 76 yaşında! Bu yaşta biri, böyle meyhane köşesinden bağırır gibi mesaj verir mi? Allah ıslah etsin…

Aziz Türk Milleti;

Huber Apo’nun ve Bahçeli’nin arkadaşı Kılıçdaroğlu’nu ve onun yerine seçilen Özgür Özel’i bildin di mi?

Özgür Özel bu günlerde öyle şen ki!

Kolay mı, 22 yıldır ülkeyi yöneten ve Türk Devletinin, Cumhuriyetin tüm kurumlarını tahrip edip, Türkiye’yi “Siyasal Federe Ümmet” devletinin yamacına getiren AKP Genel Başkanı Erdoğan tarafından KABUL edilecek!

Bu ziyaretin provası TBMM’de yapıldı! CB Erdoğan altın kaplı koltukta tek başına! Türk Milletinin BİRİNCİ Parti yaptığı CHP Genel Başkanı ve RTE’ye biat etmiş çok sayıda eleman, Hüda-Par Genel Başkanı dahil hepsi “Menemen Bardağı” sıkış-tepiş dizilmişler RTE’nin ağzına bakıyor! RTE’nin topluma verdiği mesaj şu; “Sen birinci yaptın ama, bak o da benim adamım’”…

Kemal Bey, bir başka partinin Genel Başkanını eleştirir gibi, Kurultayda yenildiği kendi Genel Başkanını eleştiriyor?

Yakışanı şu değil midir? Eğer bu ziyareti doğru bulmuyorsan, asgariden telefonla düşünceni iletirsin ve aranızdaki çatışma kamuoyuna yansımaz!

Kemal Bey, ayrıca sen 15 Temmuz’dan hemen sonra yapılan “Yenikapı Mitingine” katılarak, AKP’nin yaptırdığı darbe girişimine meşruiyet kazandırmadın mı? Daha Ekmelettin-Diyanet Akademisi-MV Dokunulmazlığı gibi niceleri var. İkinizin de yaptığı, Türk Milletine hakarettir…

Aziz Türk Milleti, CB Erdoğan’ı artık tanıdın di mi?

23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı Törenlerine ve Anıtkabir ziyaretine katılmadı! Ya nereye katıldı? Kurulması, çalışması RTE’nin üzerine yemin ettiği Anayasa ile yasaklanmış bir tarikat liderinin cenaze törenine!!!

RTE, Tarikat liderinin cenazesine katılmakla, daha önce birçok kez yaptığı gibi Anayasanın Laiklik ilkesini çiğnedi. Başta, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Laik Cumhuriyetin Kurumları, Basın, Üniversiteler, Odalar, Sendikalar tek kelime ile itiraz etmediler!

Aziz Türk Milleti;

Yetki sende! Eğer sen DOĞRU Parti ve ittifak ortaklarına görev verirsen, tüm bu kanunsuzlukların hesabını hukuk önünde sorarız ve emperyal devletlerin kölesi olmuş “Siyasal Ümmetçiler ve İşbirlikçilerini” bir daha gelmemek üzere tarihe gömeriz. 


Sağlık ve başarı dileklerimle 27 Nisan 2024

Rifat Serdaroğlu

DOĞRU Parti Eş Genel Başkan

Aşık Daimî ölümünün 41 yılında türkülerle anıldı
Ölümünün 41 yılında Ünlü Halk Ozanı Aşık Daimî türküleriyle anıldı. Halk Ozanları Kültür Derneği’nin (Ozan Der) destek ve organizasyonu ile Petrol İş Sendikasının salonunda 27 Nisan 2024 günü anıldı. Salonu dolduran Aşık Daimi’yi sevenlerin ilgi ve beğenileri ile çeşitli amatör sanatçılar ve derneğin sanatçılarının sazları ve sözleri ile söyledikleri türküler deyişler çok beğenildi. Anma töreni sonunda dernek üyelerinin hazırladığı çörekler, pastalar izleyenlere ikram edildi.
Ozan Der Başkanı Kenan Şahbudak’ın tanıtım konuşmasından sonra, Araştırmacı Yazar Süleyman Zaman, Aşık Daimî ve aşıklık geleneği, halk ozanlığı topluma etkileri gibi konularda geniş açıklamalarda bulunuldu. Törende Aşık Daimi’nin kızı Yadigâr Ozan Daimî hakkında bazı açıklamalarda bulundu. Anma günüde şu ozan ve sanatçılar sazları, sözler, türküleri etkinliğe renk kattılar: Ozan Leşgeri, Özgür Özdemir, Battal Özdemir, Hatice Genç, Güler Ayyıldız, Hasan Öztürk İlhami Polat, Nurgül Ateş

Aşık Daimî ölümünün 41 yılında türkülerle anıldı


Aşık Daimî kimdir?

1932 yılında İstanbul'da doğdu. Asıl adı İsmail Aydın'dır. Kökleri Erzincan'ın Tercan ilçesinden gelmektedir. Her iki dedesinin de saz şairi olmasının etkisiyle küçük yaşta bağlama çalmayı ve Davut Sulari'den aşıklık geleneğini öğrenmiştir.
Aşık Daimî, 1950 yılında İstanbul'dan ayrılarak Tercan'a yerleşmiştir. Özellikle bu yıllar, yörede duyulduğu ve sevildiği dönemdir. Aynı zamanda kendisinin de aşıklık geleneğini pekiştirmesini sağlamıştır. 1962’den sonra yeniden İstanbul'a dönen Daimî ölümüne dek orada yaşamıştır. İstanbul’dayken Âşık Beyhani ile tanışmıştır. Geçmişi dolayısıyla Daimî Baba, Tercanlı Daimî gibi adlarla anıldı.
Önceleri usta malı türküler söyleyen Aşık Daimî daha sonra kendi deyişlerine ağırlık verdi. 1948 yılında "Bir seher vaktinde indim bağlara" dizesiyle başlayan ilk şiirini yazıp müziklendiren, yaşamı boyunca arşivlere yüzlerce türkü kazandıran Aşık Daimî, TRT tarafından açılan sınavı kazanarak kaşeli sanatçı olmuştur.
Anadolu’nun yetiştirdiği âşıklarda, insan sevgisi, hoşgörü, saygı, birlik ve beraberlik gibi duygular ana temalardır. Bu temaları eserlerinde en güzel işleyen âşıklardan biri de Daimi’dir. Onun hayata bakışını ve düşünce yapısını şiirleri kadar kızı tarafından aktarılan sözleri de yansıtmaktadır: “En güzel varlık insan ve tüm güzellikler insan içindir.”, “Kâmilin kemali cennet, cahilin cehli cehennemdir.”, “Vicdan, insanları Hakka götüren en büyük rehberdir.”

Aşık Daimî ölümünün 41 yılında türkülerle anıldı

İki dedesi de saz ustası olan âşık, ilk eğitimini Dursun Dede’den alır. Badeli âşıklardan olan İsmail Aydın, rüyasında Pir elinden bade içer. Rüyasında, adının “Âşık Dâimi” olduğu ve Yedi Ulu Ozan kervanına katıldığı bildirilir. Âşık 1948 yılında “Bir Seher Vaktinde İndim Bağlara” adlı eserini yazar ve besteler. 1953 yılında Behçet Kemal Çağlar ile birlikte TRT Radyosu’nda ilk programını yapar.

Mahlasını aldıktan sonra farklı bölgelerde sanatını icra eden âşık, birçok önemli isimle tanışır ve çalışır. Bu âşıklar arasında; Âşık Veysel, Âşık Ali İzzet, Âşık Dursun Cevlanî, Âşık Davut Sularî, Âşık Beyhanî ve Âşık Mahzunî gibi isimler sayılabilir. İsmail Aydın’ın en çok etkilendiği isimler arasında karşılıklı şiir yazdığı Eyüp Dede İsyanî ve yine şiir yazdığı Potik Dede yer almaktadır.(1)

Aşık Daimî ölümünün 41 yılında türkülerle anıldı

Özellikle yaşamının son 20 yılında birçok genç ozanı etkilemiştir. Uzun yıllar birçok sanatçı ve ozana bağlama dersleri vermiştir. Türkiye ve Avrupa'nın çeşitli kentlerinde konserler vermiş, onlarca kaset ve plak doldurmuştur. Şiirlerinde sevgi, doğa ve her türden ayrımcılığı eleştiren, insan ögesini öne çıkaran konuları işlemiştir. Kızı Yadigâr Aydın Orhan tarafından hazırlanan Daimi'nin tüm şiirleri ve deyişlerinin toplandığı kitap "Aşık Daimî, Hayatı ve Eserleri" (1999) adıyla yayınlanmıştır. Sezen Aksu, Ahmet Kaya, gibi sanatçılar Aşık Daimi'nin eserlerini albümlerinde seslendirmişlerdir. Sezen Aksu; "Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahım", Ahmet Kaya "Gitme turnam, gitme" adlı eserlerini başarıyla yorumlamıştır.

Aşık Daimî 17 Nisan 1983 tarihinde İstanbul'da ölmüş ve Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilmiştir.(2)

 

Aşık Daimî ölümünün 41 yılında türkülerle anıldı

Pek çok türküleri Türk Halk Müziğine kazandıran Halk Ozanının, her gün radyo ve televizyonlarda izleyip dinlediğimiz şu iki eseri Aşık Daimi’ye aittir.

Bir Seher Vaktinde

Bir seher vaktinde indim bağlara
Öter şeyda bülbül, dil yarelenir
Bakmaz mısın sinemde dağlara
Derdim dökmeye dil yarelenir

Boş geçirmeyelim gel bu çağları
Dolaşalım sahraları dağları
Bir gün gazel döker ömrün bağları
Eser sam yelleri dal yarelenir

Daimi’yim yanar aşkın çırağı
Dostun muhabbeti cennet otağı
Ancak şu dünyada derdim ortağı
Sazım figan eder tel yarelenir

Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahim

Ne ağlarsın benim zülfü siyahım
Bu da gelir bu da geçer ağlama
Göklere erişti figânım âhım
Bu da gelir bu da geçer ağlama

Bir gülün çevresi dikendir, hardır
Bülbül gül elinden âh ile zardır
Ne de olsa kışın sonu bahardır
Bu da gelir, bu da geçer, ağlama

Daimî’yim her can ermez bu sırra
Gerçek âşık olan yeter o nûra
Yusuf sabır ile vardı Mısır’a
Bu da gelir bu da geçer ağlama. (3)

Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com
Sonnotlar

(1) https://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/daimi-ismail-aydin

(2) https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%82%C5%9F%C4%B1k_Daimi

(3) Aydın Orhan, Yadigâr (1999). Âşık Daimî Hayatı ve Eserleri. İstanbul: Can Yay

Erdoğan; ın Yeni Anayasa Topuna Girecek Olursa Özgür Özel Biter
Farkında mısınız, dikkatinizi çekti mi?


Partili Cumhurbaşkanı ERDOĞAN;  Meclisin kurulduğu gün olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı için Anıtkabir ve Mecliste düzenlenen törenlere katılmadı ama, bir cemaat liderinin cenaze namazına katıldı. 


23 Nisan Bayramını yok sayan bu ERDOĞAN'ın; hayatın olağan akışına göre,  23 Nisan gecesi Mecliste verilen resepsiyona da katılmaması gerekmez miydi?


Gerekirdi tabi. 


Ancak,  ERDOĞAN;  Mecliste gece verilen resepsiyona katıldı. Neden acaba?


ERDOĞAN; bu resepsiyonu fırsata çevirmesini bildi ve CHP Genel Başkanı Özgür ÖZEL ile yakın temas kurarak birlikte çay içtiler ve Özgür ÖZEL'in yapmayı düşündüğü saray ziyaretinde mutabık kaldılar. 


ERDOĞAN'ın ağzı kulaklarına varıyordu, çok mutluydu bu yakınlaşmadan. 


Haksız da değildi. 


Bize göre,  yapılacak olan bu görüşme, ERDOĞAN ve ÖZEL ikilisi arasında bir bilek güreşi olacak. 


Özgür ÖZEL'in bu görüşmedeki ana amacı; kazanılan yerel yönetimler yoluyla,  halka daha fazla hizmet sunarak partisini güçlendirip,  2028 seçimlerinde iktidara yürümek, bu nedenle merkezi yönetimin vesayeti altındaki yerel yönetimlerin,  hizmet için gerekli finansı sağlamak, büyük projelere onay alabilmek için,  merkezi yönetimden,  yani ERDOĞAN'dan destek almaları,  onun engellemeleriyle karşılaşmamaları gerekiyor, işte ÖZEL bu nedenle, gerekli desteği sağlamak amacıyla ERDOĞAN'a yaklaşarak onunla görüşmek, ilişkileri sıcak tutmak istiyor. 


ERDOĞAN; ÖZEL'in kendisiyle görüşerek ilişkileri sıcak ve samimi tutmak isterken güttüğü bu amacın,  mutlaka farkında. ERDOĞAN; CHP ve lideri ÖZEL ile iyi ilişkiler içine girerek CHP'nin yerel iktidarına destek olduğunda,  bunun kendisine değil CHP'ye prim getireceğinin de çok farkında. 


Kimse bize ön yargılı demesin ama, artık 22 seneden bu yana ERDOĞAN'ı çok iyi tanıdık. Ülke yararına da olsa,  kendisine ve partisine yarar sağlamayacak hiçbir icraatın içine girmez ERDOĞAN. 


Peki o zaman ERDOĞAN;  Özgür ÖZEL ile görüşecek olmaktan dolayı niçin mutlu, niçin ağzı kulaklarına varıyor ve pozitif bir görüntü sergiliyor. 


Çok açık. Demokratik bir anayasadan asla yana olmayan, özgürlükleri halkına çok gören, Anayasa Mahkemesi kararlarını dahi uygulamayan, keza Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamayarak yok sayan, yargı bağımsızlığına karşı,  Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yerine tekrar parlamenter sisteme dönmeye asla taraftar olmayan, birkaç kişinin anayasal toplantı ve gösteri yürüyüşü ve protesto haklarını kullanmaya kalkmaları halinde, göstericileri gözaltına aldıran ve bu hakların kullanılmasına tahammül edemeyen, özgür basına karşı, darbe anayasası olarak suçladığı birçok değişikliğe uğramış mevcut anayasayı dahi uygulamayan bir ERDĞAN; aslında,  mevcut anayasadan dahi daha antidemokratik, cumhuriyetin kuruluş ilkelerini ortadan kaldıracak, özelikle laiklik ilkesini anayasadan silecek olan kafasında planladığı yeni anayasa tartışmalarına,  ana muhalefet partisi CHP ve Özgür ÖZEL'i de dahil etmek ve yeni anayasa tartışmaları minderine çekmeyi amaçlıyor. 


Bu nedenle, Özgür ÖZEL'in dikkatini çekiyoruz buradan. 


Anayasa Mahkemesinin bağlayıcı Can ATALAY ve KAVALA ve DEMİRTAŞ hakkında verilen ve diğer Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uygulanmadan, ERDOĞAN'ın;  yeni anayasa ve özgürlükler konusundaki samimiyeti,  bu şekilde test edilmeden, ERDOĞAN ile asla ve asla yeni anayasa konusunda tek kelimelik dahi bir diyaloga, görüşme ve tartışmaya girilmemelidir. 


Bu kararlı duruş mutlaka sergilenmeli ve ERDOĞAN bu konuda ısrarcı olursa, yani, yeni anayasanın  görüşme gündemine dahil edilmesinde ısrarcı olursa, hiç taviz vermeden,  ERDOĞAN ile başlayan görüşmeye o anda ve derhal  son verilerek toplantı yeri terk edilmelidir. 


2019 yerel seçimlerini kazanarak;  İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Mersin,  Muğla gibi belediyelerimizi yöneten CHP, merkezi yönetimin başı olan ERDOĞAN'ın desteğini almadan, onun kösteğine ve belediye meclisinde azınlık olunmasına rağmen başarılı hizmetler vermişler ve 31 Mart yerel seçimi,  bu başarılı hizmetler sayesinde fazlasıyla yeniden kazanılmıştır. Bu nedenle, ERDOĞAN'ın desteğini alacağız savıyla, yeni anayasa konusunda taviz verilerek,  ERDOĞAN ile görüşmekte ısrarcı olunması, halka hizmet için kaçınılmaz değil, bilakis vatana ihanettir. 


Buradan tekrarlıyoruz, ÖZEL sakın ola ki; ERDOĞAN'ın oyununa gelerek yeni anayasa masalına kanarak,  asla topa girmemelidir. ERDOĞAN tarafından,  yeni anayasa konusunun da,  görüşmenin gündemine alınmasının dayatılması halinde, görüşmeye derhal son verilmeli ve 2019 ruhuyla,  yerel iktidarda halka hizmet verilmeye devam edilmelidir. 


CHP de bu güç vardır.


24/04/2024

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget